Amaç: Anjiyotropizm/perivasküler invazyon (PVI), çeşitli kanser türlerinde yeni ortaya çıkan bir konudur ve çalışmalar çoğunlukla melanoma odaklanmaktadır. Ancak meme kanserinde PVI’nın önemi hakkında sınırlı miktarda veri bulunmaktadır. Bu çalışmada PVI’nın meme kanserinde prognostik önemini ve geleneksel klinikopatolojik prognostik parametrelerle ilişkisini değerlendirmeyi amaçladık. Yöntemler: Temmuz 2020-Ocak 2022 tarihleri arasında meme kanseri tanısı alan toplam 150 hasta dahil edildi. Klinikopatolojik veriler hastane kayıtlarından elde edildi. Hematoksilen-eozin boyalı lamlarda PVI varlığı değerlendirildi ve PVI ile klinikopatolojik parametreler arasındaki ilişki istatistiksel olarak analiz edildi. İstatistiksel anlamlılık olarak p değerinin <0,05 olduğu kabul edildi. Bulgular: Hastaların tamamı kadındı. Ortalama yaş 54.0±13,6 (dağılım 26-97) idi. PVI, 2,5 cm’den büyük tümörleri olan hastalarda anlamlı derecede daha yaygındı ve PVI yokluğu anlamlı derecede daha düşük histolojik derece ile ilişkiliydi (sırasıyla p=0,004 ve 0,040). Lenfovasküler invazyon (LVI) ve perinöral invazyon (PNI)da PVI’lı tümörlerde anlamlı olarak daha sık görüldü (sırasıyla p=0,001 ve 0,02). PVI ile ekstranodal uzanım (ENU) yokluğu arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki vardı (p=0,035). Sonuçlar: PVI’nın çeşitli kanser tiplerindeki spesifik rolü henüz netleştirilmemiştir. Ancak bulgularımız, PVI’nın, meme kanserinde iyi bilinen negatif prognostik faktörler olan tümör boyutu, histolojik derece, LVI, PNI ve ENU ile anlamlı şekilde ilişkili olduğunu göstermektedir. Bu nedenle PVI varlığı meme kanseri açısından ümit verici bir konudur ve patoloji raporunda PVI durumunun yer alması onkoloğa meme karsinomu olan hastalarda daha iyi risk değerlendirmesi yapmada yardımcı olabilir.